alqholih | Surf-Fun Public 7/24 Sxe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

alqholih | Surf-Fun Public 7/24 Sxe

En İyi Surf-Fun Sw
 
AnaSayfaAnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Fallout 3 İnceleme

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
coand
Gelişmiş Üye
Gelişmiş Üye
coand


Mesaj Sayısı : 73
Puan : 213
Kayıt tarihi : 21/03/10
Yaş : 31
Nerden : Sakarya

Fallout 3 İnceleme Empty
MesajKonu: Fallout 3 İnceleme   Fallout 3 İnceleme I_icon_minitimeCuma Mart 26, 2010 11:40 pm

Fallout 3 İnceleme 176


Savaş…Savaş Hiç Değişmez
Dünyada yukarıdaki dört kelimeyi duyduğunda tüyleri diken diken olacak ne kadar insan vardır bilmiyorum, umurumda da değil, tek bildiğim bu sayısın bir hayli fazla olduğu. Özellikle de seriye ait son tam sürüm RPG oyunu çıkalı 10 yıl olmuşken. Bugün piyasaya çıkan kaliteli bir oyunun küresel başarı ve beğeni toplayıp kendine has bir hayran kitlesi oluşturması, teknik olarak çok daha imkân dâhiliyken, pratikte çok da fazla örneği görülmüyor. Fallout, kim ne derse desin, gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan birisidir, en iyi RPG, en iyi bilmem ne demiyorum, en iyi oyun diyorum. Belki fanatizmim objektif düşünmemi engelliyor olabilir, özür diliyorum ama bu da umurumda değil. Oyun dünyasında garip bir döneme girdik, yapımcı sayısı az, bağımsız oyun geliştiricileri yok denecek kadar az, çok uluslu küresel dev şirket ve holdingler, piyasanın büyük bir kısmını elinde tutmakta ve oyun dünyasının akışını kontrol etmekte. Her şey o kadar standart ve monoton hale geldi ki. Yeni bir oyunun çıkmasına neredeyse hiç şaşırmıyoruz, çünkü aynı oyunlar, serinin devamı, önü arkası derken aynı tarihlerde çıkıyor her sene, her şey önceden belli, yenilik namına bir şey görmek imkânsıza yakın. Belki doğal bir süreç diye düşünüyorum, 85-95 yılları arasında özellikle ve 2000’lere kadar piyasanın özellikleri, gücü ve etkinliği tam bilinmemekteydi, neyin oyunu olur neyin olmaz muallâkta olduğundan, hevesli yapımcılar, akıllarına gelen her şeyi denediler, tevekkeli geçtiğimiz bahsettiğim bu 15 yıl içerisinde oyun endüstrisinde düşük teknoloji, düşük ekonomik kaynak ve başarı ve oyuncu kitlenin azlığına rağmen son sekiz yıla oranla çıkan oyun sayısı ve çeşitliliği ve kalitesi kat ve kat fazla. Fallout, bu denemelerden üstün başarıya kavuşan oyunlar arasında bir yapım. Heyhat, hayatın tuhaf ironilerinden olsa gerek, PC oyun tarihinin en güzel RPG oyunları ile tanınan Interplay ve Black Isle, serinin üçüncü oyununu yapacak bütçeyi bulamayıp, iflas ettiler. İlerleyen teknolojinin bir dezavantajı da işte bu, yapım maliyetleri arttıkça küçük ve bağımsız firma ve stüdyolar, ellerindeki fikir ne kadar güzel olursa olsun, bunu satamıyorlar. Fallout’un hayran kitlesine bakacak olursak, bir açıdan da oyun dünyasının bu deneme yanılma döneminde, yani heyecanlı bebek adımlarını attığı yükselme devrindeki oyuncu profilini de tanımlamış oluruz. Dikkat, ileride elitizm ve ağır sosyolojik saptamalar vardır. Öncelikle o dönemin bilgisayar sahipleri, oyun oynayanları ve asıl RPG (masaüstü olan) oyunu takipçilerine bakacak olursak ortak özellikleri olarak karşımıza çıkan öğeler şunlar; ekonomik olarak orta veya yüksek sınıfa ait olmak (bir zamanlar PC dediğimiz şey pahalı bir oyuncaktı, yüksek fiyatı, düşük kabiliyetleri sebebiyle çok gerekli değillerdi, internetin de yaygın olmadığını düşünürsek, salt oyun veya merak için PC almak tuzlu bir yatırımdı), eğitim seviyesi ortalamada minimum üniversite öğrencisi veya mezunu, genel kültür açısından popülerden ayrılıp daha entelektüel ve bir yandan “geek” tabir edilen hobisel entelektüelliğe sahip olmak, yüksek yaş ortalaması (tabanda 18-20). Eh, Türk oyun sektörü bugün bile gelişmediğine göre o dönemlerde oynayabilmek için de iyi bir yabancı dil bilgisi gerekliydi. Internet kafelerin olmadığını da düşünecek olursak elimizde epey kısıtlı ama bir nevi kaliteli bir kitle kalıyor. Bu özelliklerin ve devamında gelecek saptamaların sadece PC oyunları konusunda olduğunu hatırlatırım. Şimdi, oyun tarihine bakacak olursak ilk PC oyunlarının yarış, spor veya FPS tarzı oyunlar olmadığını rahatlıkla görürüz. Bunun en büyük sebebi teknolojik yetersizliklerdi, elde olanlar ile yapılabilecek en iyi şey RPG oyunlarıydı. Bir de “geek” kitlenin oyunları yapan insanlar olmasıydı. Bu konuda şahsi olarak görüşüm zaten PC oyunlarının aslen RPG/FRP’den doğduğu şeklindedir ama bu bambaşka bir yazının konusu. Bunları neden anlatıyorum? Basit, bugünkü oyuncu kitlesine, piyasa ve pazarlama özelliklerine bakılarak aradaki farkı iyice görün diye. Bugün oyunlar çok daha geniş bir kitleye hitap ediyor, teknolojinin ucuzlayıp yaygınlaşması bunda etken olduğu kadar, ticari kaygılar sebebiyle oyunların her yaştan daha fazla insan tarafından oynanması isteği yüzünden kolaylaşmasında yatıyor. Eskiden yapımcılar ellerindeki her şeyi, beyinlerindeki yaratıcılığın ve zekânın son damlasına kadar olanı yaptıkları oyunlara dökerdi çünkü beğenilmek isterlerdi ve kanıtlanmak. Bugün ise ne çıkartırsanız çıkartın, birkaç oyun yazarına, dergilerin, sitelerin editörlerine bir miktar bahşiş verip, sansasyonel reklam kampanyaları yapıp oyununuzun tatmin edici bir satış yakalamasını sağlayabiliyorsunuz. Oralarda bir yerlerde devamlı oyun alıp oynayan bir kitle var, bunlar için ne ve nasıl olduğu fark etmiyor, elinde silah tutan bir karakter düşmanlara ateş etsin yeter zihniyeti taşıyanlar var ve bunun farkında olan yapımcılar nabza göre şerbet vermeyi çok iyi biliyor. Haliyle yapımcılarının önceliği içerik, kalite ve hikâyeden çıkıp görsellik, piyasa talepleri, popülerlik ve trendi takip etmeye yöneldi. İşte tüm bunlar, son zamanlardaki ortak sıkıntıların sebeplerinden belli başlıcaları. Fallout 3 hakkındaki endişeler de bunlardan kaynaklanmakta. Önceki iki oyunda bulunan göndermeler, resmedilen dönemin (retro 50’ler) popüler sinema, müzik ve benzeri öğelerine olan benzetmeler, “geek” kültürüne yönelik espriler ve güzellemeler, oyunun görsel veya eğlencesinden çok daha fazla etkilemiştir çok geniş bir kitleyi. Düşünün, kaç oyunda Monty Python and the Holy Grail’e göndermede bulabilirsiniz ki? Bu yazıyı okuyanlardan kaçının az önce verdiğim ismin ne olduğuna dair fikri var ki? Bu iki sorgunun cevapları ile Fallout 3 hakkındaki korkuların altında yatan formülü anlayabilirsiniz. Savaş…savaş hiç değişmez, oyuncular ve yapımcılar arasındaki savaşta ise, yapımcılar ve ticari kaygılar çoktan öne geçti bile. Bu durumda söyleyecek başka bir şey bulamıyor, ve eli mahkum bir şekilde hiç haz etmediğin Bethesda’nın çıkmasına 2 ay kadar bir süre kalan serinin son oyunu Fallout 3’e sarılıyorum ve gösterilen demolardan, tanıtım konferanslarından, açıklamalardan ve yapımcılarla yapılan söyleşilerden derlediğim Fallout 3 ön inceleme yazısına böylece başlıyorum.

Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamet Sonrasına
Türkçe’yi anadilim olarak çok seviyorum, ama sadece anadilim olarak, ve terimsel anlamda bir çok alanda bir çok sebepten dolayı yetersiz gelmesi, kötü bir şey olsa da, yaratıcılığı köklediğinden hoşuma gidiyor aslında. “Post-Nuclear Role Playing Game”, 1997 yılında üzerinde Fallout yazan bir CD’yi bilgisayarımın 16x hızındaki CD sürücüsüne takıp yüklemeye başladığımda çıkan ekranın üstünde bu yazıyı gördüğümde bir garip karşılamış, ne olduğunu çok merak etmiştim. Aradan geçen on yıl içerisinde, üzerinde Fallout yazan her oyunu onlarca kez oynadıktan sonra, terimler, diller, akademik zırvalar vs hakkında böyle ukalalık yapmamı sağlayan eğitimden geçtikten sonra ve nükleer felaket sonrası dünyayı konu alan onlarca bilim kurgu filmini izledikten sonra, bu konuda hiç de göz ardı edilemeyecek bir yetkinliğimin olduğunu düşünüyorum ya, neyse. Kıyamet Sonrası, post-apocalyptic denen kavramın da Türkçe’ye yapabileceğim en mantıklı çevirisi. Soğuk savaş, nükleer tehlike, kıyıma uğramış insanlık, mutantlar, radyasyon yüzünden canavarlaşan böcekler… hepsinin o kadar sıkıcı ve kabak tadı veren temalar olması, ilk başta Fallout denen bu oyunu ve onun dünyasını başarısız bir Mad Max filmi oyunundan öteye götüremez diye düşündü bir kısım insanlık, lakin Black Isle öyle bir şey yapmıştı ki, adından övgüyle bahsetmeyecek birisini bulmak oldukça zor. Bilmeyenler için oyunun hikâyesini anlatacak olsam sayfalar yetmez, çünkü o kadar temelli, karışık, detaylı ve zengin bir hikâyesi var ki Fallout’un, nereden başlayacağımı asla bilemem. Bir takım derin devlet güçleri global nükleer bir savaş çıkartırlar, ve yer altına çekilip, ortalığın sakinleşmesini beklemeye başlarlar. Bu esnada halkın bir kısmını “kurtarma” adı altında geniş bir deneye tabii tutarlar. Fallout’da karşımıza çıkan “Vault” sığınakları aslında birer deneydir ve her biri farklı şeyleri test etmek üzere inşa edilmiş ve doldurulmuştur. İlk oyunda suyu biten Vault 13’ten çıkıp çölleşmiş California topraklarında radyasyon dolu bir dünyada maceralara atıldık sonunda büyük bir mutant tehlikesini yok ederek. İkinci oyunda ilk oyundaki kahramanın genlerini taşıyan yarı-vahşi, köylü bir adamdık ve bu sefer evimize bereket katmak gayesiyle yola çıktık, ama elbette işler çetrefilli bir hal aldı ve derin devlet ile pis oyunlarını ortaya çıkarıp, hain emellerine bir son vererek oyunu bitirdik.

Radyoaktif Bebek Adımları
Yaklaşık bir yıldır yeni Fallout oyunu hakkında Bethesda bilgiler sızdırıp durmakta, bunlara göre oyun 101 numaralı Vault’un sakini bu seferki kahramanımız. Oyun Fallout 2’nin 30 yıl sonrasında başlıyor. Ana kamera açışı birinci şahıs ama bu demek değil ki Fallout 3 bir FPS (neyse ki). Kamerayı üçüncü şahıs olarak kullanmak mümkün, hatta istediğiniz açıya ayarlayabiliyorsunuz, dileyen klasik Fallout izometrik kamera açısına getirebilir yani. Vault 101, eski Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti olan Washington DC’de konuşlanmış bir vault. Bethesda’nın adını en çok duyurduğu Elder Scrolls RPG serisinde karakter yaratımı kısımlarını bilirsiniz, genellikle oyun ile birlikte başlayıp devam eden, senaryo ve oyun ile doğrudan entegre bir şekilde karakter yaratımı halledilir. Fallout 3 de bu şekilde bir karakter yaratım sekansına sahip olacak, oyuna başladığınızda karşınızda karanlık ve bir takım sesler olacak, seslerden bir doğumhanede olduğunuzu anlamanız uzun sürmüyor, babanız ve doğumu yapan doktorun konuşmalarını duyduktan sonra oyundaki ilk seçenek geliyor karşınıza, karakterinizin cinsiyet seçimi. Bu esnada X360’da A tuşuna, PS3’de X’e basarak yenidoğan karakterinizin ağlamasını sağlayabilirsiniz, herhangi bir etkisi olmayan ama eğlenceli bir şey. Karakter yaratımındaki bu ilk aşamada yapacağınız cinsiyet tercihi oyunun geri kalanında size nasıl hitap edileceğini de belirliyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Fallout 3 İnceleme
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
alqholih | Surf-Fun Public 7/24 Sxe :: Oyun Merkezi :: Oyun Bilgileri :: Oyun İncelemeleri-
Buraya geçin: